Mikrobiyotadan genetiğe: Kişiselleştirilmiş beslenme çağı
Terapötik beslenme alanında yeni bir dönemi başlatan kongrede, genetik yapı ve mikrobiyota temelli bireyselleştirilmiş diyet modelleri, anti-aging stratejileri ve biyoaktif besin maddelerinin sağlık üzerindeki etkileri ele alınıyor.

“Ne yersen osun” devri bitti: Artık “Nasıl yersen iyileşirsin!” dönemi başlıyor
Terapötik beslenme, hastalıkların önlenmesinde ve sağlıklı yaşlanmada yeni bir çığır açıyor
BİLGE DOKTOR / İSTANBUL
Terapötik beslenme alanında dünyanın sayılı kongrelerinden biri olan Uluslararası Terapötik Beslenme ve Anti-Aging Kongresi, bu yıl 5. kez İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Tıbbi Biyokimya ve Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Asuman Kaplan Algın’ın başkanlığında düzenlenecek kongre, beslenmenin sadece yaşam tarzı değil aynı zamanda tıbbi bir tedavi yöntemi haline geldiğini vurguluyor.
Mikrobiyotadan genetiğe: Kişiselleştirilmiş beslenme çağı
Dr. Algın, çağdaş tıpta beslenmenin artık bireylerin genetik yapısı, yaşam tarzı ve bağırsak mikrobiyotasına göre şekillendirildiğini belirterek, “Prebiyotik, probiyotik ve postbiyotik bileşenler içeren diyetlerle bağışıklık sistemi güçlendirilebiliyor, depresyon gibi ruhsal durumlar dengelenebiliyor ve kronik enflamasyon önlenebiliyor” dedi. Yeni nesil diyetler, diyabet, obezite ve kalp damar hastalıkları gibi yaygın sağlık sorunlarının yönetiminde temel strateji haline geliyor.
Anti-enflamatuar beslenme ile kanser ve yaşlanmaya karşı savunma
Kongrede özellikle Akdeniz tipi beslenmenin ve anti-enflamatuar diyetlerin, kanserden Alzheimer’a birçok hastalığın önlenmesinde nasıl etkili olduğu ele alınacak. Açlık döngüsüne dayanan aralıklı oruç gibi modellerin, hücresel onarımı tetikleyerek yaşlanma sürecini yavaşlattığına dair bilimsel veriler paylaşılacak. “Artık yediklerimiz sadece besin değil, aynı zamanda hücre düzeyinde onarıcı ajanlardır” diyen Dr. Algın, bu anlayışın modern tıbbın merkezine yerleştiğini belirtti.
Biyoaktif maddeler tıbbın yeni kahramanları
Kurkumin, resveratrol ve quercetin gibi doğal biyoaktif maddelerin, sadece antioksidan değil aynı zamanda anti-enflamatuar ve antikanser etkileriyle tedavi protokollerine entegre edildiği vurgulanan kongrede, bu bileşenlerin kontrollü ve hedefli kullanımının önemine dikkat çekilecek. Bu maddelerin rastgele değil, kişiye özel analizlerle kullanılması gerektiği ifade edilecek.
Gıda takviyeleri bireysel analizle belirlenmeli
Dr. Algın, toplumda sıkça yapılan yanlışlara da dikkat çekerek, “Her doğal olan faydalı değildir. Takviyeler, tahlil sonuçlarına ve bireyin özel durumuna göre doktor önerisiyle alınmalıdır” dedi. Kongrede, takviyelere dair bilimsel gerçeklerle şehir efsaneleri arasındaki fark net biçimde ortaya konacak.
Terapötik beslenme tüm sağlık uzmanlarının gündeminde
Dr. Asuman Kaplan Algın’a göre terapötik beslenme, artık yalnızca diyetisyenlerin değil, doktor, psikolog, fizyoterapist ve hatta diş hekimlerinin de uygulama alanına giriyor. Bütüncül sağlık yaklaşımının merkezinde yer alan bu bilim, hastalıkların önlenmesi kadar, sağlıklı yaş alma ve zihinsel dengeyi korumada da temel belirleyici haline geliyor.
Bilimsel destekli sağlıklı yaşam artık mümkün
Beslenmenin hastalıklarla savaşta nasıl stratejik bir silaha dönüştüğünü ortaya koyacak olan kongre, gelecekteki tedavi modelleri için de ilham kaynağı olacak. Terapötik beslenme, yalnızca “ne yediğini” değil, “nasıl yaşadığını” da yeniden tanımlayan bir paradigma sunuyor.