Baş ağrısı, ağrı-sızı, uykusuzluk ve stres tek bir basit araçla dindirilebilir
Masaj, bu tabuları ortadan kaldırır
GİRİŞ
Masaj; sağlığa ulaşmanın ve sağlıklı kalmanın en kolay yollarından biridir ve hepimiz bunu doğallıkla yaparız. Ağrıyan bir omzu ovmak, endişeden kırışmış bir alın üzerinde elimizi gezdirmek hepimizde doğuştan var olan iyileştirici bir güçtür. Baş ağrısı, ağrı-sızı, uykusuzluk ve stres tek bir basit araçla dindirilebilir : Ellerimiz.
Masajın temeli dokunuştur ve bunun değerini gösteren tıbbi kanıtlar da giderek artmaktadır. Harvard Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, benzeri ameliyatlara girmeye hazırlanan hastalar iki gruba ayrıldı. Anestezi uzmanı, tüm hastaları ameliyattan önceki gece ziyaret ederek gruplardan birine ertesi gün yapılacaklar hakkında her zamanki bilgileri verdi, ama her hastayla beş dakika daha fazla ilgilendi, yanlarına oturup ellerini tutarak sıcak ve cana yakın davrandı. Ameliyat sonrasında kendilerine dostça yaklaşılmış olan hastalar, diğer grubun aldığı ilaç miktarının yalnızca yarısını aldılar ve hastaneden yaklaşık üç gün daha önce taburcu edildiler. Bu olay sıcaklık, cana yakınlık ve dokunuşla birleşen dostça davranışın genel sağlık üzerinde sahip olabileceği güçlü etkiyi göstermektir.
Dokunuş bizim için öyle doğaldır ki, o olmadığında insanlar canları sıkkın çabuk kızar hale gelebilirler. Gözlemlerin de ortaya koyduğu gibi, ana-baba ve çocukların birbirlerine rahatça dokunabildikleri ailede büyüyen çocuklar, dokunuştan yoksun bırakılanlara oranla daha sağlıklı, ağrı ve enfeksiyona karşı daha dayanıklıdırlar. Daha rahat uyurlar, daha çok arkadaş canlısıdırlar ve genellikle daha mutludurlar.
Ancak, dokunuş ihtiyacımız çocukluğumuzda son bulmaz; hepimiz sevgi, sıcaklık ve güven duygusu verdiği için ona ihtiyaç duyarız. Gerçekten de Evlilik Rehberliği Kurulu evli çiftlere birbirlerine daha fazla dokunmalarını salık vermektedir. Hatta Kurul, boşanma oranlarının giderek artmasında ailedeki fiziksel temas yoksunluğunun rol oynadığını ileri sürmektedir. Birbirine masaj yaparak geçirilen birkaç dakika, belki de, fiziksel ve ruhsal bir çok hastalığı önleyebilmektedir.
Toplumsal Engeller
Dokunuşun yararlarını gösteren tüm bu kanıtlara rağmen birbirimize dokunmaktan kaçınırız. Bunun, bedensel duyularla ilgili haz ile cinselliği birbirine karıştırmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Cinsellik ve dokunuş arasındaki bağlantıdan öylesine korkmuşuz ki, dokunmayı resmileştirmişiz. Yetişkinlerin birbirine dokunabildiği ancak belli birkaç durum vardır. Masaj, bu tabuları ortadan kaldırır ve insanların birbirlerine rahatlıkla dokunabilmelerini sağlar.
Dokunma İsteğimiz
Birbirimize serbestçe dokunamadığımız zamanlarda, çocuklarımız yada hayvanlarımıza yöneltiriz kendimizi. Annelerin bebeklerini kucaklayıp sallamaları çok doğaldır. Arkadaşların ve diğer yetişkinlerin de bebekleri ve küçük çocukları kucaklayıp öpmesi, yalnızca çocuğu rahatlatmakla kalmayıp yetişkini de memnun eden bir şey olarak hoş karşılanır. Kedilerimizi sever kucaklarız, atlarımıza sarılırız, köpeklerimizi okşarız. Dokunmanın daha çok kabul gördüğü kültürlerde insanlar birbirlerini çok daha fazla dokunurlar, ama bizlerden farklı olarak hayvanlarını okşamaya fazla zaman ayırmazlar.
Dokunma isteğimiz, müze sanat galerindeki “Lütfen Dokunmayınız” uyarılarına gerek duyulmasından da bellidir. Dokunmak ve gördüğümüzü doğrulamak içgüdüsüne sahibiz. Dokunma duyumuz belki de en temel algılama biçimimizdir. Rahimdeki bir bebek ilk izlenimlerini dokunarak edinir, belki de dokunmanın güven ve rahatlık sağlamasının nedeni budur.
Masajın Rolü
Birbirimize daha çok dokunmak için yüreklendirilmeye ihtiyaç duyarız ve masaj bunu saldırgan ve cinsek amaçlı olmayan bir şekilde yapmanın kusursuz bir yoludur. En basit bir masaj bile olağanüstü bir rahatlama sağlayabilir. Sadece beş dakika sonra elleri tutulduktan sonra hastalar daha çabuk iyileşiyor ve daha az ilaca ihtiyaç duyuyorlarsa, masajın ne kadar etkili olabileceğini bir düşünün. Masaj yaparak, bir insana önem verdiğinizi gösterir, paylaşma ve sezgisel bir anlayış, güven ve haz duygusu iletirsiniz.
Masajın Yararları
Masaj, masaj yapılan insanın sağlığı üzerinde pek çok yararlı etkide bulunur; kan dolaşımını düzenler, kasları gevşetir, sindirime yardımcı olur ve lenf sistemini harekete geçirerek atık maddelerin boşaltımını hızlandırır. Bunlar, ilgi ve şefkat gösterildiğini hissetmenin getirdiği etkilerle birleştiğinde günümüz ilaçlarınınkiyle kıyaslanamayacak kadar olağanüstü bir iyileşme sağlar çabucak.
Masajın yararları yalnızca masaj yapılan tarafından hissedilmez: Masör de aynı şekilde etkilenir.bunlardan. Bazı ilginç gözlemler de bunu desteklemektedir : Hayvan dostlarımızı okşarken kendimizi de sakinleştirdiğimiz ve kan basıncımızın yavaşladığı keşfedilmiştir. Masaj yapmanın da aynı etkiyi sağladığını savunuyorum. Ellerimizi bir insanın üzerinde gezdirmek hem masaj yapan hem de yapılan için rahatlatıcı etkiye sahiptir.
Aktif Meditasyon
Masaj yapmak, bence aktif meditasyon gibidir. İyi bir masaj için sakin ve kendinizi tamamen yaptığınız işe vermiş olmanız gerekir. Hareketlerin ritmine yoğunlaşarak kısa zamanda tümüyle gevşersiniz ve bu gevşeme masaj yaptığınız insana da yansır. Bu durumunuzu korudukça, yalnızca daha iyi masaj yaptığınızı görmekle kalmaz, masaj bittiğinde de enerjiyle dolduğunuzu, dirençleştiğinizi ve canlandığınızı fark edersiniz. Siniriniz bozuk yada canınız sıkkınken, daha masaj yapmaya başladığınızda bile; sakinleştirici ve telkin edici hareketlerle bozuk bir moralden neredeyse hiçbir eser kalmadığını görürsünüz.
Masajın Tarihçesi
Masajın tarihi muhtemelen insanın ortaya çıkmasıyla başlar. Bu, hepimizin içgüdüyle yaptığı bir şeydir: Maymunların birbirlerinin tüylerini temizlemesi, hayvanların yaralarını yalaması ve insanların ağrıyan bir eklemi ovması birer masajdır. Masaj belki de en eski sağaltım yöntemidir ve tarih boyunca tüm kültürlerce kullanılmıştır. Yunanlı hekim Hipokrat tarafından ‘anatripsis’ olarak adlandırılmış ve diğer yazarlarca tripsis, ovuşturma, elle tedavi ya da ovma olarak anılmıştır. Bizim masaj sözcüğünü kullanmamız nispeten yenidir ve bu sözcük Arapça’da elle sıvazlama anlamında gelen masah’tan türemiştir.
Eski Çin, Hindistan ve Mısır elyazmalarında masajın hastalıkları önlemek, sağaltmak ve yaraları iyileştirmek için kullanıldığı yazmaktadır. Masaj, ilk olarak yaklaşık MÖ 2700’lerden kalma Çince bir kitapta geçer : “Gece uykusundan sonra, kan dinlenmiş ve gevşemişken sabah erkenden avucun içiyle tüm vücudun sıvazlanması insanı soğuk algınlığından korur, organları esnek tutar ve ufak tefek rahatsızlıkları önler.”
Eski Yunanistan ve Roma’dan kalma eserlerde de, masaja sayısız göndermelerde bulunulmuştur. Spordan önce ve sonra, nekahet döneminde egzersiz yerine, banyodan sonra yada ruhsal çöküntü, astım, sindirim problemleri ve hatta kısırlık gibi çeşitli durumlar için tıbbi tedavi olarak önerilmiştir. Romalı imparatorluk hekimi Galen (MS 131 – 210), masaj ve egzersizle ilgili en az on altı kitap yazmıştır ve fikirlerinin çoğu bugün hala pratik değerini korumaktadır. Galen, masajı sert, hafif ve orta olarak sınıflandırmış ve şöyle yazmıştır: “Çok çeşitli el darbeleri ve hareketleri yapılmalıdır; Öyle ki tüm kas lifleri mümkün olduğunca her yönde ovulabilsin.” Gladyatörlere ise oyun öncesi ve sonrasında yapılan masajı şöyle açıklamıştır: “Vücutlarına yağ sürüldü ve kızarana kadar ovuldular. “Jül Sezar da şiddetli sinir ağrılarının hafiflemesi için her gün masaj yaptırırdı. Romalı yazar Plinius yabancı masarüne öylesine çok borçlanmıştı ki sonunda imparatordan, masöre en yüksek şeref payesi olan Roma yurttaşlığını bahsetmesini dilemişti.
Hindistan’da, masaja her zaman için büyük değer verilmiştir; hemen herkes nasıl masaj yapılacağını çok iyi bilir. Anneler çocuklarına masaj yapa, sonrada bu çocuklara ana-babalarına aynısını yapmaları öğretilir. Masaj, tarihi MÖ 1800 ‘e kadar uzanan bir Hint tıp sistemi olan Ayurveda sağaltım yöntemlerinin bir parçasıdır; otlar, baharatlar ve aromalı yağlar ovularak deriye yedirilir.Diğer kültürlerde de sağlıklı kalmak için her zamana masaja başvurulmuştur. Sir George Simpson “Dünya Çevresinde Yolculuk” (1889) adlı seyahatnamesinde, Sandwich adaları halkı hakkında şunları yazmıştır: “Her gün, hatta her saat kendilerine mükellef ziyaretler çeker çok az egzersiz yaparlar ya da hiç yapmazlar ama her yemekten sonra ve istenirse ya da uygunsa daha sık olmak üzere sürekli masaj yaptırarak yorgunluk ya da bitkinliğe mahal vermeden kan dolaşımı ve sindirimi düzenlerler.” Kaptan Cook, 1779 ‘da on iki Tahitili kadının kendisine baştan ayağa masaj yaptığında ağrılı siyatiğinin nasıl geçtiğini anlatmıştır.
18 ve 19. yüzyıllarda bir İsveçlinin, Per Henrik Ling ‘in (1776-1839) etkisiyle Avrupa da masaja rağbet artmış ve İsveç masaj sistemi Avrupa çapında yayılmıştır. Ling, tıbbi jimnastik ve masaja büyük önem vermiş; hareketleri pasif ya da jimnastik hareketler, basınç, ovma, titretme, vurma ve döndürme olarak sınıflandırmıştır. Eseri kraliyet ailesi tarafından ödüllendirilmiş Stockholm ‘de bir enstitü kurularak 1838 ‘de Londra ‘da bir İsveç masajı olarak anılmaktadır.
19. yüzyılın sonlarında, masaj artık yaygın bir tıbbi tedavi yöntemi olarak ünlü cerrahlar ve doktorlar tarafından sık sık kullanılmaya başlamıştır. Bunlar; ya kendileri masaj yapmış yada kendileri için masaj yapmak üzere yardımcılar (genellikle kadınlar) yetiştirmişlerdir. Ama “kötü şöhretli evler” de masajı, kendi faaliyetleri için paravan olarak kullanmaya başlamışlar ve bunun üzerine 1894 yılında Londra’da sekiz profesyonel kadın, Eğitimli Masörler Derneği’ni kurmak üzere bir araya gelmiştir. Bunlar, şimdiki adıyla Onaylı Fizik Tedavi Derneği’nin kurucularıdır.